Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Kasım 2019 Cuma

Bir Blogum Varmış


           Bu blogun varlığını unutmuşum. Her şeyin çok hızlı tüketildiği bir çağdayız. Zaman hızla akıyor. Herkes bir yerlere son süratle yetişme çabasında. Bunu küçük şehirlerde fark etmiyor insan. Ama ah bu büyük şehirler...Yollarda harcanan zaman ayrı, moda olan eğilimlere yetişmek için harcanan zaman ve emek ayrı..bu şehirlerde ekonomik olarak konumunu korumak ayrı..hepsi ayrı dert. Bu dertler çarkı içinde unutulan harcanan o kadar çok şey var ki, ben burada bu blokumun varlığını unutmuşum, çok mu? Ortodontiyi tanıtma amacı ile kurduğum bu günce, bu seferlik duygularımı aktardığım bir yer olsun. Kızım yanı başımda test çözerken canım internet ortamında tanıtım veya reklam yapmak istemiyor..

      İlk önceleri, yani benim mesleğimi icra etmeye başladığım ve internetin doğuşuna tanıklık ettiğim doksanlı yıllarda sadece web sayfaları ve elektronik postalar vardı. Sonraları sohbet odaları, akıllı telefonlar ve sosyal medya mecraları. O, bu, şu derken aralarda bir zamanlarda kurduğum bu blog unutulmuş gitmiş. İşler çığırından çıktı, sosyal medya doktorlarının sayısı fazlalaştı.  Yapacak bir şey yok. Bu işler artık böyle. Baktım bugün bizim diş ünitlerini tamire gelen ustalar da sanal ortamda tanıtıma başlamışlar. Aferin, tabii ki yapacaklar. Klavye başından kendini pazarlamayan belli bir zeminde profesör bile olsa tanınmıyor, bulunmuyor. İnsanlar klavye başında yaşıyor. Klavyeden kıyafet seçiyor, klavyeden tuvalet kağıdı sipariş ediyor, çocuğunun öğretmenleri ile klavyeden görüşebiliyor. Klavye başında tanışıyor, evleniyor, ayrılıyor. Telefonlar tuvalette bile yanımızda. 

      Ben bu teknolojik geçişin ara dönemlerinde 30lu yaşlarını yaşamış biri olarak şu anda kendimi her iki uç neslin tam ortasında buluyor, şanslı olduğumu düşünerek oluşan durumu ilgi hayret, bazen öfkeyle izliyorum. Şu anda bir ergen annesi olduğumdan da teknoloji ve bu gidişat beni son derece yakından ilgilendiriyor ve asla geri durmamaya çalışıyorum. Evin içinde ve özel yaşamımızda bir delik olmadan yaşamanın nasıl huzurlu bir şey olduğunu hatırlıyor, bu sebeple çocuğuma eskinin değerlerini aşılamaya çalışırken en çok bir kaç ay önce kendisi 96 yaşında iken kaybettiğimiz anneannemi düşünüyorum. Canım nineciğim en çok bir akıllı telefon özlemi içindeydi. Bir cep telefonu vardı ancak kendi tarifiyle herkesin elindeki bir televizyona bakıp parmağı ile yönettiği bir şeyleri seyretmesine hayrandı ve bunu o da yapmak istiyordu. Yetmiş dört yaşındaki 'telefondan sosyal medya bağımlısı' annem ve 86 yaşındaki 'tabletten sosyal medya tutkulusu' babam ona; 'anne yapamazsın gerek yok' dediler durdular. Ben de bu hızlı koşturmada kadıncağıza bir akıllı telefon hediye edip merakını gideremedim ona yanarım. Kendisi yirminci yüzyılın başında doğmuş bir balkan kadını idi. Yani iki dünya savaşının, pek çok alandaki büyük keşiflerin, çeşitli dünya olaylarının, afetlerin tanıklığını yapmış, telefon, televizyon, buzdolabı, otomobil gibi hayatımızın vazgeçilmez gereçlerinin yaygınlaşmasını izlemiş bir koca çınardı. Onun, gördüğü bunca şeyin zihninde bir karışıklık yaratıp yaratmadığını çok merak ederdim. Özlü sözlerinin, yeri geldiğinde yaptığı edepsiz şakaların hepsinin bir yaşanmışlığı olduğunu şimdi ben de yaşayarak görüyorum.
           İçimde hep bir savaş var; ki sorumlusu ben değilim. Dış mihraklar:)) Tüketmek istememekle her şeye sahip olmaya çalışmak arasında bir çatışma..Klavye başından kendimi dünyaya göstermeye çalışma yarışmasına girmekle köşeye çekilip daha çok film izlemek, piyano çalmak, kitap okumak, bir tarlanın ortasında durup yüzümü rüzgara verip sesleri dinleyerek ya da kahve makinesinin tıkırtısında ilerde kızımın okuyacağı hikayeler, anılar, fikirler yazarak huzurla ayaklarımı uzatıp kedimin başını okşayarak yaşamak arasında gidip geliyorum.. Tüketim çılgınlığı olmasa belki çok daha fark ederek yaşayacağız. Belki zaman böyle hızla akmayacak biz de ömrümüzün paha biçilemez her bir gününü daha doya doya ve coşku içinde yaşayacağız. Hep yetmiyor, yetmiyor çünkü. Aslında yettiğini ise o zaman idrak edebileceğiz. 
      Bu yıl kızım LGS denen o acayip iç kıyıcı olayı yaşayacak. Anlatılmaz yaşanır. Türkiye'de yaşayan her ergeni olduğundan bambaşka bir yaratığa dönüştürmeye çalışan sistemin en önemli sınavını hep birlikte atlatacağız inşallah. O sebeple daha çok evde onun yanında ona örnek olacak şekilde ben de bilgisayar işlerimi yapıyorum. Daha az muayenehane daha az trafik ve daha az koşturma ile yetinmeye çalışıyorum ve neler farkediyorum neler..
          Hani bir süre görüşememiş arkadaşlar birbirlerine derler ya 'anlatacak çok şey birikti, görüşelim bir ara'... Hayat! Sana anlatacak çok şeyim birikmiş, ama bunu biraz durunca anladım. Tekrar koşturmaya başlamadan önce anlatmam gerek. Kalın sağlıcakla. Bugün rüzgarlı bir gün. Şöyle iki dakika rüzgara vurun yüzünüzü. Size onun bile söyleyecekleri var. Sizden haberler getirecek size...

Rahmetli anneannem V. B hanım Düğün günümde süslenmiş..

Kedilerimizden biri M. en sevdiği işlerden birini yapıyor.

Bakımsızlıkta bile açmayı ihmal etmeyen yegane orkidemiz bana bir hastamdan hediye..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder